.

   
  ALIBEYUSAGI FM
  PAZARCIK TARIHI
 

 

İLÇENİN TARİHİ

İlçenin bulunduğu alanın çok eski bir yerleşim yeri olduğu tarihi bilgilerle sabittir.
Bu konuda 1958- 1969 yıllarında Prof. Dr. Kılıç Gökten tarafından yapılan arkeolojik çalışmalarda, ilçenin Sarıl ve Ganidağı yamaçlarında Paleolitik Çağ'ın ilk devrelerine ait olduğu sanılan buluntulara rastlanmıştır.
Eski ilçe merkezinin 1 km kuzeydoğusunda bulunan "Kırk Mağaralar" yöresinin M.Ö.3500-3000 yılları arasında önemli bir yerleşim merkezi olduğu kabul edilir.

M.Ö.2000-700 yılları arasında ise bölge Asurlular ile Hititler (Eti) arasında sınır teşkil etmiştir. Halen Kahramanmaraş müzesindeki "Sınır Taşı" o devre ait canlı bir örnek olarak bulunmaktadır.
Bundan sonra geçici bir süre İran Pers hakimiyeti görülür.
Makedon Kralı Büyük İskender'in başlattığı Hellenistik Çağ, Roma ve Bizans dönemine ait arkeolojik kalıntılar bu dönemlere ait önemli bilgiler aktarmaktadır.

İslam Devleti'nin sınırlarının genişlediği yıllarda, Hz. Ömer (634-644) zamanında, bölgeye Halid Bin Velid komutansında seferler yapılarak fetihlerde bulunulmuştur.
İşte, bu seferler sırasında Pazarcık, Bizanslılar ile Araplar arasında sık sık el değiştirmiştir.
Romalılar zamanında ilçenin Şallıuşağı Köyü sınırları içerisindeki "Köroğlu Kalesi" Abbasiler'e karşı korunma amacıyla inşa edilmiştir.
XI. yüzyılda ise bölgeye Oğuz boyları kitleler halinde gelmeye başladılar.

Özellikle Bizans ile Selçuklular arasında yapılan 1048 Pasinler Savaşı ve 26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra artan Türkmen göçü sebebiyle XI. yüzyıl sonlarında bölgedeki Türkmenlerin sayısının 2000 çadıra ulaşacak kadar olduğunu kaynaklardan anlamaktayız.
XII. Yüzyılda bölgeye Anadolu Selçuklu Devleti hakim olmuştur . Prof.Dr.Refet Yinanç'ın Maraş Tahrir Deftari isimli kitabının birinci cildinde 1563 yılı itibariyle, Pazarcık üç nahiyeden oluşmaktadır.
Bunlar: Nahiye-i Aladinek (Ufacıklı) Nahiye-i Göynük Nahiye-i Pazarcık Bunlara bağlı köy ve mezralar ise aşağıda gösterilmiştir: Bağdin-i Sağir, Bağdin-i Kebir, Kürdi Kuyusu, Şeyhler, Uzunkuyu, Kenehor, Girni, Yakaçiflik, Yazıçiflik, Dilir, Gercain, Sayluca, Belkıs,Yazıbuldacı, Yakabuldacı, Ayazçay, Kabaağaç, Tarmık, Camuspınarı, Birağıl, Adaca, Çiçek, Tolhum, Sevrim, Armudar, Naib Değri, Kafir Viranı, Pazarcık Öyügi, Göcebe, Mizmiz, Ayn Sincik, Kızılbük, Dibek Öyük, Göynikdepe, Kesipdeyri, Yaslıca Bazarcık, Derbent Ağzı, Taşbiçme, Özi, Orta Karaöyik, Bağyu Karaöyük, Karaca Davut, Eklen, Hasluin, Mazman Dede, Karaçorum, Buldacı köyleri ile Mihriban, Ağce Viran, Yumaklu, Güristan, Kırkısa, Nöker Bölüklü, Yamaç Ardı, Miskincek, Özi-yi Sağir, Gedük Mağara, Harmancık, Eriklüce, Darı Depesi, Yamaç Öyügi, Dikilitaş, Depecik Viranı, Sayaca Bağdin, Ödek, Gökalan, Beriberi, Kozluca Abat, İbrahimi, Kara Sofi, Yolcu, Sahrınç, Birağıl, Bozyarç, ve Küşne Viranı mezraları.

Maraş Kazasına bağlı büyük nahiyelerden biri olan Pazarcık Nahiyesi'ne 1526'da 37, 1563'te ise 50 köy bağlı olduğu bildirilir.
Diğer nahiyelere göre 1526'da az da olsa yerleşik hayatın bulunduğu nahiyede, bir sonraki tahrirde konar göçer nüfusun büyük kısmının yerleşik hayata geçtiği görülmektedir.

Pazarcık Nahiyesi'ne Bağlı Köyleri Tasarruf Eden Cemaatler

Tabloda görüldüğü gibi her iki tahrirde de köylerin büyük bir kısmı ( 1526'da 29 köy, 1563'te 40 köy ) bölgede yaşayan cemaatler tarafından kışlak sahası olarak kullanılmakta ve aynı zamanda ziraat sahaları da bunlar tarafından işletilmektedir.
1526 yılında cemaatlerin tasarrufunda olan köylerde sekizinde nüfus bulunurken yirmi birinde nüfus bulunmamaktadır.
1563'te ise cemaatlerin bulunduğu köylerin otuz dokuzunda nüfus kaydı bulunup bu cemaatlerin tamamının yerleşik hayata geçtiği görülürken sadece Buldacı köyünde nüfus kaydı bulunmamakta, burasını da Ağce Koyunlu Cemaati ziraat sahası olarak kullanmaktadır.

Nahiyenin vergi nüfusu 1526'da 186 hane ve 62 mücerrettir.
Nahiyede 54 hane muaf zümre de bulunmaktadır.
1563'te ise vergi nüfusu 1816 nefer, muaflar ise 121 neferdir.
Bu verilere göre nahiyenin tahmini toplam nüfusu 1526'da 1262 kişi iken, nüfusun 1563'te 6779 kişiye ulaştığı görülür.
Toplam nüfus içerisinde gayri Müslim unsur bulunmayıp, nüfusun tamamı müslümandır.

İki tarih arasındaki nüfusun büyük oranla farklı olmasında sebep, yukarıda tabloda da görüldüğü gibi 1563 yılında nahiyedeki konar-göçer teşekküllerin çoğunu yerleşik hayata geçmesidir.

XVI. Yüzyıl Maraş Kazası Köylerinin Yerlerinin Tespit Edilmesi

Ancak , Haçlı Seferleri , Moğol istilası ve taht mücadeleleri ile zayıflayan Anadolu Selçuklu Devleti'nin yerini Anadolu Beylikleri'nden biri olan Dulkadiroğlu Beyliği almıştır .
Bölge, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in 1515 Turnadağı Savaşı'nda Dulkadiroğlu Beyliği'ni ortadan kaldırmasıyla Osmanlı hakimiyetine geçer.
1521'de Dulkadiriye (Maraş) Sancağı'nın merkeze bağlanmasıyla Pazarcık bu sancağa bağlı bir yerleşim yeri olmuştur .

CUMHURİYET DÖNEMİ ÖNCESİ

Padişah Abdülaziz ( 1861- 1876 ) zamanında Maraş'ın Halep Eyaleti'ne bağlanması üzerine Pazarcık idari yönden Halep'e bağlanmıştır.
Bugün halk arasında Pazarcık İlçesi'nin ilk yerleşim yeri Ufacıklı Köyü olarak bilinir.

Bununla birlikte Narlı'da da kaza teşkilatının kurulduğundan bahsedilmektedir. Ufacıklı Köyü'nde kurulan kaza teşkilatı 1877 de Bağdın-ı Sagir'e ( Küçük Bahçe) yani bugünkü Yukarı Pazarcık'a nakledilir .

Bu kararın alınmasında, buradan geçen Malatya-Halep- Bağdat yolu ile Bağdın-ı Sağir'in güney batısında İkigöz mevkiinde birleşen Bursa- Halep yolunun bulunması büyük rol oynamıştır.
Kaza merkezinin iki önemli ticaret yolunun yakınında oluşturulması, o devirde kervanlarla ticaret yapan tüccarlar için buranın konaklama yeri olarak kullanılması, kasabayı kalkındırmıştır.

İlçenin yol güzergahı üzerinde bulunması ve o tarihlerde kervancıların mallarını satmak amacıyla burada konaklamaları ve mallarını pazarlamaları, aynı zamanda mahalli ürünleri de başka yerlere götürmek için toplanmaları Pazarcık'ın küçük fakat canlı bir pazar haline gelmesine neden olmuştur.

Bütün bu olumlu faktörlerden sonra kasaba, Pazarcık adıyla anılmaya başlanmıştır. Bugün Pazarcık sakinleri Bağdın-ı Sağir'e Yukarı Pazarcık (Eski Pazarcık); Bağdın-ı Kebir'e de Ulubahçe Köyü, bugünkü ilçe merkezine ise Yeni Pazarcık veya Aşağı Pazarcık demektedirler.

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'nda yenilmesi sonucu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştı.
Buna göre Maraş ve çevresi önce İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilmişti.
İngilizler Türk yönetimine karışmadıkları için onlara karşı pek fazla bir direniş olmamıştır.
Ancak Fransızların, bölgedeki Ermeni kuvvetleriyle beraber zulme ve katliamlara başlaması, tüm yurdu olduğu gibi bölge halkını da rahatsız etmiştir.
Bunun sonucunda da Kuvay-ı Milliye hareketine katılarak yurttaki bağımsızlık mücadelesine destek vermek amacıyla 15 Eylül 1919'da Pazarcık Müdafa-i Hukuk Cemiyeti resmen kurulmuştur.

Bu konuda bölgede görevli bulunan Kılıç Ali Bey, Pazarcık'ın Antep'le Maraş arasında önemli bir mevkide olduğunu ve düşman tarafından işgal edilmediğini de düşünerek kendisine Pazarcık'ı karargah olarak seçmiştir.
Kılıç Ali Bey, 1919 yılının aralık ayı başlarında, yanlarında iki hafif makineli tüfek ve on beş askerle Pazarcık'a geldi.
Bu küçük birlik, halkın üzerinde şaşılacak derecede büyük tesir uyandırdı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra büsbütün dağıldığı ve kaybolduğu sanılan Türk ordusunun timsali olan bu küçük birlik,Türk'ün hiçbir zaman göçüp gitmeyeceğinin, Türk ordusunun yeniden ortaya çıkarak düşmanı tepeleyeceğinin ve vatanı kurtaracağının bir delili sayılıyordu.

Kılıç Ali Bey'in çalışmaları sonucu Pazarcıklıların Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne katılmaları Fransızların korkulu rüyası olur.
Çünkü tamamıyla dağlık, ormanlık, bataklık ve akarsularla kaplı bu doğal kale içinde, Türk milletinin en savaşçı bir bölümü oturmaktaydı. Fransızlar Pazarcık'taki aşiret reisleri ile irtibata geçerek kendi taraflarına çekmeye çalışmışlardır.
Ama vatansever duygularla dolu olan bu kişiler kesinlikle Fransızların karşısında yer alarak, Pazarcık'ta Milli Mücadeleyi desteklemişlerdir.

Toplumun her kesiminin katılımı ile oluşan Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, aşağıdaki kişilerden oluşmaktadır:

Cemiyet Başkanı Batumlu Ançeloğlu Muhacir Ali Efendi,
1. Cemiyet'e ilk olarak giren Tilkiler aşiretinden Kara Silo Ağa,
2. Atmalı Aşireti Bozağazade Paşa Yakup Hamdi TBMM 1.Dönem Albümünden
3. Sinemilli Aşireti Reisi Tapo Ağa,
4. Göynük Çerkezlerinden Uzun Yusuf Ağa (şehit olmuştur),
5. Büyük Nacar Köyü'nden Kara Ali Ağazade Hasan Efendi,
6. Beşenli Cuma Kahya,
7. Ufacıklı Köyü'nden Mahmut Ağa'nın oğlu Büyük Mehmet Ağa,
8. Ufacıklı Köyü'nden Ali Ağazade Ali Efendi,
9. Helete (Düzbağ) Köyü'nden Mahmut Ağa'nın oğlu Büyük Mehmet Ağa,
10. Helete (Düzbağ) Köyü'nden Hocazadelerden Büyük Salman Ağa,
11. Helete (Düzbağ) Köyü'nden Vakkasoğlu Salman Çavuş,
12. Pazarcık Savcısı Abdullah Beyazıtoğlu,
13. Jandarma Kumandanı Mehmet Ramazan Efendi, (Konya Seydişehirli)
14. Ziraat Bankası memuru Alim Efendizade Muhlis Efendi (Şimdiki soyadları Bilgin'dir.)
15. İskilipli olan Muallim Mehmet Fevzi, (Cebe)
16. Helete Köyü Jandarma Karakol Kumandanı Hafız Mehmet Efendi.
17. Nüfus Katibi Mülazimzade Mehmet Sait Efendi.

Pazarcık Kuvay-ı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mustafa Kemal ve bölgedeki sorumlularla irtibata geçerek bölge müdafaasında düşmana karşı direnişte fiilen görev almışlardır.
Özellikle Maraş-Antep arasındaki Fransız kuvvetlerinin ikmal yollarını keserek etkili olmuşlardır.

Topaktaş ve Akçakoyunlu mevkilerinde Antep'ten Maraş'a askeri mühimmat taşıyan bir müfrezenin imhasında Pazarcık Kuva-i Milliye çeteleri etkin bir rol oynamıştır.
Ancak Çerkez Yusuf şehit olmuştur. 19 Ocak 1920'de Sögütlü Tepesi'nden ilçeye girmek isteyen Fransızlar geri püskürtülmüştür.

TBMM'nin 23.05.1926 tarihli oturumunda Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri Kurtuluş Savaşı'nda gösterdikleri üstün hizmetlerden dolayı "Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası" ile taltif edilmişlerdir.
Milli Mücadelenin başladığı yıllarda Kuva-i Milliye'nin bu bölge komutanı Kılıç Ali Paşa, Atmalıların Reisi Yakup Hamdi Paşa ve kayınbiraderi Sinemilli Aşireti Reisi Tapo Ağa ile irtibata geçmiş bu bölgedeki Fransızların temizlenmesinde Kahramanmaraş ve Gaziantep'te mücadele vermişlerdir.
Büyük başarılar elde ederek bu topraklardan Fransızlar temizlenmiştir.
Yakup Hamdi Paşa'ya İstiklal Madalyası verilmiştir.
Bu mücadele ile ilgili Kılıç Ali Paşa, Amerikan Koleji (Kahramanmaraş'ta) Biyokimya Öğretmeni Stanley Kerr, bu bölgeye yollanan Binbaşı E.W.C. Noel (Ortadoğu İngiliz Gizli Servis ajanı ve Güney Anadolu, İran, Irak ve Suriye bölgesinde Kürdistan kurmak için görevlendirilen ajan ), Fransız komutan Abadi, anılarında Milli Mücadele yıllarında Atmalı Reisi Yakup Hamdi Paşa ve Sinemilli Aşireti Reisi Tapo Ağa'nın mücadelelerini şu şekilde anlatmaktadırlar:

"...Kılıç Ali Paşa ilk olarak Döşeme'deki Ağa'nın Yurdu denilen yerdeki çadırlarında Yakup Hamdi Paşa ve Tapo Ağa ile irtibat kurarlar. Mücadelenin şekli belirlenir.
Atmalılara ve Sinemillilere düşen görevler belirlenir.
Gerekli silahların Kılıç Ali Paşa tarafından temin edilmesine gidilir.
Bu dönemde yukarıda ismi geçen İngiliz Gizli Servis Ajanı E.W.C. Noel, Yakup Hamdi Paşa ve Tapo Ağa ile irtibata geçer.
Tapo Ağa ve Yakup Hamdi Paşa Kuva-i Milliye karşıtı gözükerek İngiliz ajanından silah temin ederler.
Silahlar temin edildikten sonra iki aşiret reisi Sivas'ta yapılan kongreye bağlılık telgrafı çekerler.
Bu alanda vereceğimiz ilk belge 15 Ocak1920 gün ve 1 no'lu Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanmıştır.
Buna göre Pazarcık'ın ileri gelenlerinin "Milli Kongre riyaseti"ne çektikleri telgrafın altında Sinemilli ve Atmalı aşireti mensuplarına ait altı imza bulunmaktadır.

Telgraf metni :
Fransız işgal güçlerinin komutanları anlaşma hükümlerini her gün biraz daha bozuyor.
Maraş'ı aldıklarının birinci günü İslam kadınlarına saldırıldı. Depolardaki silahlar ve bombalar Ermeni vatandaşlarımıza dağıtıldı.
Geceleri polis ve jandarma devriyelerimiz öldürüldü.
Bazı aşiret reisleri para ve rütbe ile aldatılıp ayaklanmaya çağrılarak toplumlar arasına nifak ve birbirini öldürme tohumları ekilmeye başlandı.
Yapılan saldırılar katlanma gücümüzü aşıyor.
Yinelenen el koymalar, genel vicdana baskı yapıyor.
Ülkemizin uygar dünyasını viraneye çevirmek, masum ve mazlum mezarına döndürmek, tüm insanlık bir cinayet tablosuna tanık olmak istemiyorsa;
Ey tüm insanlığın vicdanı !
Bu vicdanları yakan zulme bir son veriniz.
Yoksa, süt emen çocuklarımıza kadar bütün varımızı verip kanlarımızı akıtmaya hazırlanmış bulunuyoruz.
İş bu reddiyemizin bir örneği Beyrut'taki Fransız generali Gouraud'ya bir örneği Adana İşgal komutanlığına bir örneği itilaf mümessillerine verilmiştir.

Ulu Atatürk'e ulaşan haber ile Kılıç Ali kanalıyla yardıma ulaşmıştır.
Telgraf Pazarcık Müdafaa-i Hususi Cemiyeti başkanına ve milis güçleri komutanına aşağıdaki şekilde çekilmiştir :

Mühim ve gayet aceledir.
Pazarcık Müdafaa-i Hususi Cemiyeti Mahreci (çıkış) Konya, Numara:690, kelimesi:70 Bir süvari müfrezesi ile hareket ettim.
Yanınıza geliyorum.
Fransız, bildiğimizden daha zayıf bir haldedir.
Bunlara son ve kati bir darbe indirme zamanı gelmiştir.
Bu hususun temini için mühim ve büyük kuvvetlerin işgal mahallerine sevk etmek de yakındır.
İhlas'ı Vatan (Vatanın kurtarılması) uğrundaki azminizde sabit kaldığınıza eminim.
İltimas etmek ve melun Fransızlara büyük bir darbe indirmek üzere ..bütün mücahitlerimize...
ikinci kolordu komutanlığı nezdine gelip vürudumu intizar etmenizi (gelişimi beklemenizi) bekliyorum.
Cenab-ı Allah bizimledir kardeşlerim. -Kılıç Ali


2 mayıs 1341 TBMM Reisi imzası altında Sinemilli aşireti reisi Tapo Ağaya gönderilen telgrafta ise :
Kasr-ı Pazarcık'ta.. Aşiret reisi hümayunu ve refikler-i muhteremesiyle.. Genc hadise-i isyanı münasebetiyle keşide kılınan telgrafnameye bir hüsn-i takdir ve memnuniyetle matla olan TBMM'nin, zalimane tecavüzlere iman-ı tam ile göğsünü gererek zaferyap olan Türk Milletinin bu hareket-i melunaneyi yakında imha etme kutretini göstereceği hususunda galibü-l kanaat beslemektedir efendim.
TBMM Reisi (imza)
Ankara- 2/5/1341 TBMM Reis-i Umumiyesinin katib-i kavanin tarafından sayı 41/725-1661 sayılı telgrafnamedir.


PAZARCIK PROTTESTONAMESİ FRANSIZ İŞGAL KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINA

Fransız Kuva-yı İşgaliye kumandanları ateşkes hükümlerini bozan her gün bir hatve daha tecavüz eyliyor.
Maraş işgalinin birinci günü İslamın namusuna tecavüz edildi.
Depolardaki silahlar ve bombalar Ermeni vatandaşlarımıza dağıtıldı. Geceleri polis ve jandarma devriyelerimiz öldürüldü.
Aşiret reisleri para ve rütbe ile iğfale, ayaklanmaya davet edilerek beyne'l anasır tohm-ı nifak-u kıtal ekilmeye başlandı.
Kanun ve hükümet her dakika bir müdaheleye uğradı.
Zade-i teşvikleri olan cinayatı havsala-i sabr-u tahammül ihata edemez oldu.

Bu defada Maraş'a gelen bir Fransız generali büyük toplar getireceğini, hükümete el konulacağını, bir takım adamların hapis ve nefyedileceğini beyan etti.
İstanbul'da Fransız Fevkalade komiserliği tarafından hükümet-i metbuası namına Hariciye nazırımıza Maraş, Ayıntap, Urfa livalarının işgali sırf bir karakol tebdili makamında olduğu ve işgalin muvakkat bir mahiyette bulunduğunu beyan etmiş ve bu beyanat senet kabul olunmuş iken, her gün memleketimize asker, top, bomba sevkinden geri durmuyorlar.

Halbuki hükümeti tamme içinde yaşıyan biz İslamlar hiçbir fikri tecavüz perverde etmediğimiz gibi bütün anasır beyninde demütemadi bir rabıta-i ittihad-u imtizac hüküm-ferman iken tecavüzatın tevalisi, sevkiyatın temadisi ve beyn-el anasır nifak ve ihtilale karşı ba'dema lakayt kalmakta mazuruz.

Biz şimdiye kadar İngiltere, Amerika, Fransa ve İtalya'nın masum ve necip milletlerinin şeref ve namusları adına verilen mevaid-i kaviyeye itimaden sükunetle muamele etmiştik.
Fakat yapılan tecavüzler hudud-u tahammülümüzü geçiyor.
Tevali eden müdaheleler vicdan-ı umumiyi tazyik ediyor.

Cihan-ı medeniyet mülkümüzü harabezara çevirmek, masum ve mazlum mezarına döndürmek menafi-insaniyet bir levha-i cinayata şahit olmak istemiyor ise, elhak ve adaletin penahı olan vicdan-ı umumiyi beşer, bu mezalimi vicdan-suza nihayet veriniz.

Aksi takdirde tıfl-ı şir-harlarımıza kadar son varımızı vermiş ve kanlarımızı isare hazırlanmış bulunuyoruz.

İş bu protestomuzun birer sureti Beyrut'ta bulunan Fransız generali Gouraud'e bir nüshası Adana işgal kumandanlığına, birer nüshası da itilaf mümessillerine verilmiştir.

Eşraftan Batumlu Ali, Pazarcık Müftüsü Veli, Sinemilli Aşiret Reisi Tapo Ağa, Mücahidinden Silo, Atmalı Aşiret Reisi Paşa Yakup, Belediye Reisi Hacı Mehmet. Bu telgrafın bir nüshası da Milli Kongre Riyasetine gönderilmiş ve Hakimiyet-i Milliye nr. 1, 15. Kanun-ı sani (Ocak) 1336 / 1920 tarihli nüshasında neşretmiştir.

Gelişen hadiseler üzerine Pazarcık'tan Antep'teki işgal komutanlığına aşağıda metni bulanan bir protesto daha gönderilir.

6 Ocak 1920
Pazarcık Protestonamesi

1.Fransızlar, Ermeni haydutları ile birlikte top ve diğer silahlar ile Ceceli Köyü'nü yakarak kökünden harap ettiler. Buradaki zayiat pek büyüktür.

2.Karabıyıklı'dan gelen Fransız süvarisi zorla ve parasız zahire aldı. Buna engel olmak isteyen ahali dövüldü ve hakarete uğradı.

3.Maraş'a giden Fransız süvarisi, Karabıyıklı'daki evine gitmekte olan Kara Ali ismindeki namuslu bir adamı öldürdü.Öteki iki kişide beraber götürüldü. Bunların sağ ve ölü olduğu hakkında şimdiye kadar hiçbir bilgi alınamadı.

4.Ahır Dağı dolaylarında bulunan Fransız askerleri ormana giden iki müslümanı şehit ettiler.

5.Fransızlar Ermenileri iki aydan beri silahlandırmaktadırlar. Bunlara top, cephane ve başka silahlar verildi. Ermeni evleri ile kiliseleri müdafaa haline kondu. Bunların hepsi Müslümanları öldürmek maksadıyla yapılan işlerdir. Bundan dolayı herkes hayatından emin değildir.

6.Burada ve civarda eşkıya yoktur. Eşkıya dediğiniz adamlar milli hukukumuza karşı olan tecavüzlere karşı koymak maksadıyla silahlanmış millet efradıdır.

7.Bunlara haydut adı vermenizi ve yukarıda saydığımız vahşilikleri protesto ederiz.

8.Bu duruma son verilmesini isteriz.

9.Mesuliyeti milli hukuku yaralayanlara ait olmak üzere bundan böyle millet haklarına zararlı olan hareketlere karşı hareketlerle mukabele edeceğimizi son defa olmak üzere bildiririz.
Memur ve Eşraf Yedi imza

Yine o dönemde Milli Mücadelede Pazarcık'la ilgi olarak şu bilgiler kaydedilir.

Yedi Ocak 1920 Çarşamba
Şehrin yüksek ve hakim mıntıkalarını bilhassa vaktiyle bir maksat-ı hayinane ile pek muhkem bir surette yapılmış olan kiliseleri, hanları tahkim ve takviye etmişlerdi.

Türkler, bir taraftan teşkilatlarını tamamlarken diğer taraftan "Sivas'tan Kızıl Ordu, Yeşil Ordu geliyor" diye şayialar çıkararak Fransız ve Ermenileri telaşa düşürerek kuvve-i maneviyelerini kırmaya çalışıyordu. Bundan korkan Ermeniler, şehrin muhtelif noktalarından bilhassa Abara Başı Kilisesinin çan kulesinden hariçten Türklere yardım için kuvvet gelip gelmediği anlamak maksadıyla etrafı gözetlemeye başladılar.

Kılıç Ali bey, Pazarcık'tan gönderdiği telgraflarda; Maraş Ovasına dörtbin çadır kuracağım, Fransızları kana boyayacağım gibi ağır tehditlerde bulunuyordu.
Telgraflara "ferik" imzasını atıyordu.

Sekiz Ocak 1920 Perşembe
Beş Ocak'ta Ceceli Köyü'nü tahrip eden kuvvetler Maraş'a giremediklerinden geri Antep'e döndüler.
On Ocak'ta Antep'e vasıl olabildiler. Fransızların Maraş'a devamlı takviye kıtaları salmaları üzerine yolu kapamak icap etti.
O civarda bulunan Beyazıtoğlu Zafer ve Muharrem beyler ile Muallim Hayrullah Efendi'ye Türkoğlu-Maraş yolunun kapatılması emri verilmiş, ayrıca Dehliz'de bulunan Yakup Hamdi Müfrezesi de Atmalı Aşireti Kuvvetleri ile birlikte Bababurnu'na doğru kaydırılmıştı.

Bu hazırlık yapılırken Fransızların İslahiye'den bir taburlarının gelmekte olduğu görüldü.
Derhal Beyazıtoğlu Zafer ve Muharrem Beyler komutasındaki milli kuvvetler taarruza geçtiler..
Milli Mücadele yıllarında Fransızlarla Ermeniler birlikte hareket ederler. Bölgedeki Ermeni halkının lideri olan Agop Hırlakyan, Engizek Yaylası'nda komşusu olan Tapo Ağa ile irtibata geçer.
Kendilerini desteklemelerini ister.
Tapo Ağa ve Yakup Hamdi Bey, çadırda Fransız ve Ermenilerle görüştükten sonra dışarı çıkarlar.
İkisi de Fransız görüşmeciler ile Agop Hırlakyan'ın tekliflerinden rahatsız olduklarını, böyle bir teklifin kendilerini rencide ettiğini, bu nedenle Agop Hırlakyan'ı ve Fransızları öldürmek istediklerini ancak bu kişilerin çadırlarında misafir olduklarından dolayı geleneklerinde misafir öldürülmesi olmadığını kararlaştırarak gelen görüşmecilere tekliflerinin yanlış olduğunu Milli Mücadele'nin yanında olmanın namus meselesi olduğunu söyleyerek Fransızlar ve Ermeniler geri yollanır.."

Pazarcık civarında Milli Teşkilat kurulması için çalışan Mehmet Cebe hatıralarında; Pazarcık'a görünüşte meb'us seçimi için gittiklerini ancak asıl amaçlarının Milli Teşkilatı kurmak olduğunu, bu amaçla büyük bir aşiretin oturduğu köye arkadaşı Muallim Hayrullah Bey ile birlikte gittiklerini ve köyde büyük nüfuzu olan aşiret reisini milli cepheye kazandırmak için çalıştıklarını fakat bir türlü ikna edemediklerini belirterek, aşiret reisinin annesinin kendilerini dinlemiş olduğunu ve içeri girerek şu sözleri söylediğini kaydetmektedir :

"Evlatlarım! Bütün konuşmalarınızı yandaki odadan dinledim.
Evet, haklısınız.
Biz yarın Türk memuru, Türk jandarması yerine Ermeni veya Fransız memuru ve jandarması görecek olduktan sonra varlığımızın hiçbir kıymeti kalmaz.
Siz bana bakın!
Benim de bu aşiretin üzerinde hatunluk hükmüm sürer.
Mademki millet bu işgali istemiyor, biz de düşmana karşı gelmek isteyen bu milletle beraberiz.
Harp ise harp, kan ise kan, mal ise mal.?
Her ne lazımsa kurtuluncaya kadar bütün aşiretle fedaya hazırız."

Bu vatansever annenin sözleri üzerine Ağa, tereddütten kurtuldu ve milletle birlikte düşmana karşı koyarak büyük faydalar sağladı.
Fransız Generali Abadi, Pazarcık'taki iki büyük aşiretin kendileri ile olan mücadelelerinin en önemli kısmı olan ikmal yollarının kesilmesi ve takviye birliklerinin Kahramanmaraş'a gelmesini engellemelerini şu şekilde anlatmaktadır.

"Gaziantep'e gelen ve Kahramanmaraş'a yardım etmek için gelecek takviye Fransız gücünde bulunan Cezayirli lejyonerler Müslüman olduklarından, savaş taraftarı değildirler. Kahramanmaraş ve Gaziantep'teki Kuvay-ı milliye güçleri ile irtibata geçerler.
Fransız taburunun Kahramanmaraş'a intikalinde pusuya düşürülmesi görevi Atmalı ve Sinemilli aşiretlerinin reislerine verilir.
Yakup Hamdi Bey komutasındaki Atmalı gurupları Balkayası'nda, Tapo Ağa komutasındaki Sinemilli grupları ise Aksu Köprüsü'ne pusu kurmuşlardır.
Böylece Kahramanmaraş'a gelen Fransız taburunun yok edilmesi sağlanmıştır.
Kahramanmaraş'ın kurtuluşu sağlandıktan sonra Pazarcık'ta bulunan Sinemilli Aşiret Reisi Tapo Ağa, Atmalı Aşiret Reisi Yakup Hamdi Bey ile birlikte Gaziantep savunmalarında aktif rol almışlardır."

Bekir Sami Bayazıt ise Kahramanmaraş'ta Bayazıtoğulları isimli eserinde şu anlatımda bulunur:

Evet komşu şehir Antep mücadelesinde Pazarcıklı aşiretler vardır.
Bayazıtoğlu Muharrem ve Bayazıtoğlu Zafer Beyler ile Küçük Abdullah beyler vardır.
1.Dönem Antep mebusu Abdurrahman Lami efendi ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinde söz alarak
"Ayıntap bu gün müdafaa edilmeyecekse, yarın edilecektir.
Evvelemirde ahalinin kuvvei maneviyatını yükseltmek lazımdır. Bugün Maraş'la Ayıntap arasında ikibin haneli köyler vardır.
Bunlar son zamanlarda çetelik yapmışlardı.
Pazarcık'tan altıbin kuvvet geldi.
O zaman daha fazla kuvvet de yoktu.
Her bir neferi bir mücahit bir kale idi.
Hiç hükümetten para istemediler.
Çünkü bunlar gönüllü neferlerdi.
Ayıntap ahalisi kendi imkanlarıyla bu gönüllü askerlerin dört ay süreyle iaşelerini temin ettiler."

ARSLAN ( BEY )TOĞUZATA
Arslan bey, 1275 yıllarında Kafkasya'dan göç eden toğuzata kabilesinin Maraş bölgesine yerleştirilen bir boyuna mensuptur.
Babası jandarma Çavuşu Hasan Bey Zade Abdullah efendi'dir.
1302 (1886) yılında Fındık köyünde doğmuş, Elbistan'da Rüştiyeyi okumuş, 1314 yılında yine Elbistan'da medrese tahsiline ve Arapça'ya çalışmış, meşrutiyetin ilanı üzerine Halep'e giderek orada polis mesleğine intisap etmiştir.

1327 (1911)'de bir derece yükseltilerek Beyrut Polis Mektebinde görevlendirilmiştir.
Başarılarından dolayı Komiser Muavinliğine, iki sene sonrada Baş Komiserliğe terfi ettirilmiştir.
Baş komiser olarak Trablus-Şam Livasında çalışırken buraların işgal edilmesi üzerine Maraş'a dönmüştür.

Gaziantep Savunmasında destanlaşan KARAYILAN
Molla Mehmet KARAYILAN 1888 yılında Pazarcık a bağlı Höcüklü köyü Kürt Elif mezrasında kıl çadırda doğmuş olup, Besni nüfusuna kayıtlıdır.
Asıl adı Mehmet'tir.
Malatya Akçadağ ilçesi Söğütlü köyü imamından Kur'an dersleri almıştır.
Köyde ara sıra Namaz kıldırdığı için ona Molla denildi.
Babası Memo bir köy kavgasında elindeki kılıçla köy halkının tamamını mağlup ettiğinden iyi dövüştüğü için ona Karayılan gibi kayıp gidiyor demişler.
Bu nedenle Karayılan unvanı ona babasından kalmıştır.
Molla Karayılan Malatya, Pazarcık, İslahiye ye kadar uzanan bölgede yaşayan Atmalı boyunun Kabalar oymağındandır.
Malatya Askerlik Şubesinden gönüllü olarak Seferberliğe ve Erzurum Doğu cephesinde Kazım Karabekir komutasında Kurtuluş Savaşına katılmıştır.
Gösterdiği başarılardan dolayı madalya almıştır.
Cephede yaralanınca, Erzurum Hastanesine kaldırılmış, daha sonra Malatya hastanesine gönderilerek orada tedavi gördükten sonra terhis edilmiştir.
Köyüne dönen Karayılan Kabalar oymağının beyi olarak seçilmiş, Malatya ve Pazacık civarlarında ortalığı kasıp kavuran eşkıya Boz oyu yakalayıp ağaca asmış bu davranışından dolayı Askeri komutandan mükafat almıştır.
Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir den bir gün kendisine bir telğraf gelir;

"Düşman Kilitsen Antep'e girmek üzeredir, düşmanı Antepe sokmayınız gözlerinden öperim. Komutanın Kazım Karabekir"

Karayılan bunu bir emir kabul etti ve savaş hazırlıklarına başladı.
Ancak Antep henüz Karayılanın adını duymamıştı.
Atmalı aşiretinden 82 gönüllü akrabasını çete olarak topladı.
1600 baş hayvanını satarak hiç kimseden yardım ve destek almadan çetelerini donattı.

Annesi Ayşe
"Yavrum sen bu kadar malı mülkü satıp nereye gidiyorsun? Sen deli misin?" diyor.
Karayılan;
"Ana Ana sen doğuda Rusların- Ermenilerin yaptıklarını görseydin, şimdi sende durmaz giderdin" dedi.

Kadeşi Süro mamo yu Maraş a gönderdi, üç katır yükü silah satın aldı.
Kimseye bilği vermeden kendi köyünden çeteleriyle birlikte geceden Karabıyıklı köyünde pusu kurdu.
Maraş a giden Fransız kuvvetlerini perişan etti.
50 kadar Fransız askerini esir aldı, esirlerini kendi köyüne götürerek hergün onları koyun eti ile besliyordu.
Karayılan Antep e gidince esirleri Pazarcık Kaymakamına teslim etti.
Adını Karabıyıklı cephesi ile Antep e ve Türkiye ye duyuran Karayılana Heyet-i Merkeziye tarafından görev verilmek üzere davetiye çıkarıldı.
Dülük köyüne gelen Karayılan eşkıya Samlı Kel Ahmet i bu köyde ağaca astı.
Kılıç ali ile bu köyde tanıştı.
Antep e giren Karayılan 82 çetesi ile birlikte Karagöz Camii ne yerleşti.
Daha sonra çetesi 150 yi buldu.
Bu arada Karayılan Antep cezaevinin kapılarını aştırmış hükümlerin ellerine silah vermiş çetesine yeni gönüller katmıştır.

Elmalı cephesinde 1. ve 2. Ağcakoyunlu cepheleri, İkizkuyu cephesi, Nizip yolu savaşları, Mağarabaşı savaşları ve Kurbanbaba savaşına katılan Karayılan;
İkiz kuyu cephesinde Fransız katar kolunu perişan etmiş, Fransız kumandan Norman kolundan yaralanarak Halep e kaçmıştır.

Normanın hanımı ise Karayılanın cephesine esir düşmüştür.
Hanım iki ay çetelerle birlikte kalmış mütarekeden sonra başkarakolun orda hanımı Normana teslim edilmiştir.

Antep in teslim olmasından sonra, Fransızlar yardım dağıtırken çeteler yardım almaya gelmezler, Normanın hanımı bizzat ismen onları çağırtarak kocası normana
"Ne istiyorlarsa onlara fazlasıyla ver. Onlar bana dokunmadılar, iki ay boyunca bana bir hanımefendi gibi baktılar"
deyince Norman çetelere ne istediklerini sorar.
Çetelerde silah ve mermi istiyoruz dediler.
Bunun üzerine silah ve mermiyi ne yapacaksınız diye sorulunca size sıkacağız dediler.

Karayılan 24 Mayıs 1920 sabahı kalkar her zaman olduğu gibi beyaz kefenini giyer, sabah namazını kıldıktan sonra kamçı ve gümüş saplı kamasını Karagöz camii Mehmet Ömere teslim eder

"Hocam ben cepheden dönersem emanetimi geri verirsin. Şehit olursam bunları köydeki kızım Selvi ye verirsin" der.

İşte o gün bu gündür 24 Mayıs 1920 Sarımsak tepede zorlu bir savaştan sonra düşman kaçmaya başlayınca sevinerek mevzi değiştirmek ayağa kalkan Karayılan,Hayri Efendinin bağının çitinin üzerinden geçerken talihsiz bir kurşun göğsünü parçalamıştır.

O gün kendisi ile birlikte 19 arkadaşı daha şehit olmuştur.
Sarımsak tepe Karayılanın son cephesi olmuştur.
Antep iki ay içerisinde kader arkadaşı olan iki kahramanı kaybetmiş olup Şahin Bey ve Karayılan'ın şehadetinden sonra Antep pek fazla aşlığa dayanamadan telsem olmuştur.
Antep'li bu savaşta 6347 şehit vermiştir. Antep halkı Karayılan'ın ölümünden sonra Karayılan'ın ardından şu ağıtı yakmıştır:

Karayılan der ki gelin oturak
Kilis yollarından kelle getirek
Fransız adını bütün batırak
Vurun Antepli'ler namus günüdür
Vurun çetelerim namus günüdür

Atına binmiş de elinde dizgin
Girdiği cephede hiç olmaz bozgun
Çeteler içinde yılanım azgın
Vurun Antepliler amus günüdür
Vurun çetelerim namus günüdür

(Mehmet Demir ATMALI'nın "Gaziantep Savunmasında Destanlaşan Karayılan" isimli makalesinden alıntıdır.)

BOZO ÇETESİ
I.Dünya Savaşı sırasında Maraş'ın Pazarcık kasabasında Bozo Aşiretine mensup Bozo tarafından Bozo Çetesi kuruldu.
Aşiretlerin bir kısmını yanına alan ve Ermenilerce desteklenen Bozo Çetesi kısa sürede büyüdü. Kurulan Bozo Çetesi etrafa korku saçmaya ve halkı yaşlı, çocuk ve kadın demeden öldürmeye başladı.

Bu çete ile 17 Ocak 1918'de Pazarcık'ın Cimikan dağında müsademeye girildi.
Müsademede müfrezeden bir er ile bir jandarma şehit oldu.
Eşkiyadan altı kişi öldürüldü ve üç beygir itlaf edildi.
Gece karanlığından faydalanan eşkıya firar ettiyse de suçluların takibatına devam edildi.
Bu arada taburun dördüncü bölüğüne mensup 1887 doğumlu Hasan oğlu Halil Onbaşı, rahatsızlığından dolayı 8 kaput ve 6 battaniye ile Pazarcık'ın Harmancık köyüne bırakıldı.
Fakat Bazo Çetesi 21 Ocak 1918'de Harmancık'da bırakılan Halil Onbaşı'nın üzerine saldırdı. Halil Onbaşı mermisi bitinceye kadar eşkıya ile savaştı.
Kurşunu kalmayan Halil onbaşı Bozo Çetesi tarafından hunharca şehit edildi. Halil Onbaşının yanında bulunan ve 6639 numaralı Alman yapımı mavzer, 8 kaput, 6 battaniye ve 1 kasatura Bozo Çetesince gasp edildi.

Eşkıyanın takibine devam edilerek Tilkiler Köyü'ne gelindi.
Onuncu depo Alayına bağlı İkinci Tabur, Maraş'ta bulunan Birinci Tabur ve Antep'ten gönderilen müfrezelerle birleşen kuvvetler, Köseceli (Köseler) Köyü'nden hareket ederek Tilkiler Köyü'ne ulaştılar.
Bozo aşiretine bağlı Karalar aşiretleriyle Tilkiler aşiretinden bir miktar yardımcı kuvvet alındı.
İkmalini tamamlayan ve yerli aşiretlerden yardım alan kuvvetler, Gani Dağı istikametine hareket ederek Bozo Çetesi'ni takip ettiler.

Duman Tepede Bozo Çetesi ile müsademeye girildi.
Müsademede mülazim Avni Efendi ve iki er ağır bir şekilde yaralandı ve üç er şehit oldu.
Duman Tepe müsademesinde Bozo Çetesi'nden altı kişi öldürüldü ve üç beygir itlaf edildi.
Bozo Çetesi direnmeye devam etti.
Bozo Çetesi ile iki defa üst üste çatışmaya girildi ise de bir sonuç alınamadı.
Mülazim Ali Nazmi Efendi komutasındaki müfreze ile onu destekleyen mülazim Hasan Efendi komutasındaki müfreze 22 Ocak 1918'de Pazarcık'ın Ufacıklı Köyü civarında Bozo Çetesi ile üçüncü çatışmaya dört saat devam etti.
Bu silahlı çatışmada Üçüncü Depo Alayı'nın Birinci Taburundan iki er şehit oldu ve ikinci taburdan bir er yaralandı.
Bozo Çetesi'nden dokuz eşkıya öldürüldü ve üç hayvan itlaf edildi. Çatışma esnasında çete reisi Bozo yaralandı.

Bu esnada üçüncü müsademede yaralanan Avni Efendi Cihyife (Cinife-Yavuzeli) Köyü'nde vefat etti.
Eşkıyanın takibi sırasında yapılan müsademede Onuncu Depo Alayına mensup Hanefi, Muhsin ve Hasan adlı askerler şehit düştü.
Maraş ve Pazarcık bölgesindeki eşkıyanın etkisiz hale getirilip tutuklanması konusunda 25 Ocak 1918 tarihinde Tabur Komutanına yeniden talimat verildi.
Ayrıca askerin moralini yüksek tutmak için Onuncu Depo Alayı'na mensup askerlerin taltif edilmesi önerildi.
Yedek takviye birliği gelmeden önce Bozo Çetesi'ni ortadan kaldırmak amacıyla 30 Ocak 1918'de bir müfreze çıkarıldı.

Bu müfrezeye Kötürük Aşireti'nden Bozo Çetesi'nin saklandığı yerleri bilen yardımcı elamanlar alındı, bunların bilgi ve tecrübelerinden istifade edildi.
Ayrıca Kötürük Aşireti'nden otuz kişi silahlandırılarak halktan da destek alındı. Bir zabıtanın komutasında 15 kişilik küçük bir kuvvet oluşturuldu.
Olayların olumsuz yönde gelişmesi üzerine XII. Kolordu Komutanlığı, 31 Ocak 1918 tarih ve 342 sayılı yazısıyla Maraş bölgesinde bulunan çetelerin takibatının yapılması ve kesin olarak imha edilmesi konusunda talimat verdi.
Maraş'ta asayiş ve güvenlik sağlanamadığından ve eşkıyanın 29 Ocak 1918'de saldırıları nedeniyle menzil nakliyatı aşırı derece zarar gördü. Takibat neticesinde Bozo Çetesi ile Cimikanlı, Mucakanlı, Gani Dağı, Kara Kale, Ufacıklı ve Yapalak gibi yerlerde yapılan müsademede dokuz eşkıya öldürüldü ve üç hayvan itlaf edildi.

Aynı tarihte Zeytun'da eşkıyalık yapan Atir Ali Çetesi Maraş'tan gönderilen Mülazim Şükrü Efendi kumandasında yirmi kişilik bir kuvvetle takip edildi.
Pazarcık ve Süleymanlı gibi yerlerde çetelere yardım ve yataklık edenler takip edildi. Pazarcık'ta iki numaralı müfreze kumandanı Mülazim Naci Efendi, Bozo Çetesi ile 7 Şubat tarihindeki yaptığı silahlı çatışmada Bozo'nun kardeşi Abuzer'i kolundan ve bacağından yaraladı.

11 Şubattaki çatışmada eşkıyadan iki kişi öldürüldü ve birisi yaralı olarak ele geçirildi.
Bu müsademede yaralı olarak kaçmayı başaran Abuzer daha sonra ölü olarak bulundu.
Eşkıyanın ölü olarak bulunduğu yerde 550 mavzer fişeği iye bir miktar barut ele geçirildi.

Takibattan kurtulan Bozo Çetesi, 12 Şubat 1918'de Antep sınırı dahilinde bulunarak Mıstık köyünü bastı, zorla halktan bir miktar para aldı ve buradan Pazarcık'ın Karakesik Köyü'ne geldi.
Bu köylerden 50 lira ve 20 mecidiye aldı. 13 Şubat 1918 Çarşamba günü saat 15 sularında kuzeye doğru hareket ederek Akbıyık Köyü'ne geldi.

14 Şubat Perşembe günü akşama kadar yalçın kayalıklar arasında Bozo Çetesi ile müsademe edildi.
Bu müsademeye Karabıyık karakol kumandanı Ökkeş Çavuş ve 10 jandarma katıldı.
Çatışma sonucunda iki çavuş ve bir er şehit oldu, 20 asker yaralandı.

Bozo Çetesi ileri gelenlerinden dört eşkıya öldürüldü ve beşi de yaralandı.
Gecenin karanlığından istifade eden eşkıya ölülerini alarak buradan uzaklaştı.
Fakat eşkıyanın takibine devam edildi.
Eşkıyanın muhtemel bir saldırı harekatını önlemek için geniş bir plan dahilinde çalışıldı.

II.Ordu Takip Müfrezesi ile Pazarcık'taki takip taburu ve İslahiye'deki 44. Fırka birlikte hareket etti.
Çetelerin tamamen yok edilmesine karar verildi ve takibat çok geniş alanda yürütüldü.
Maraş'taki Takip Taburunu takviye etmek için Adana'dan Osmaniye'ye 11 Şubat 1918 tarihinde 150 asker sevk olundu.
Bu askerin acilen Maraş'a gelmesi isteniyordu.
Bu sebeple Takip Fırka Bölüğü 16 Şubat 1918'de İslahiye'ye ulaştı. Alınan bu tedbirlerle Bozo Çetesi takip edilirken Pazarcık'ın Yezdan Köyü, 12 Şubat 1918 Salı günü Güllo Çetesi tarafından basıldı.

Diğer taraftan takibattan kurtulan Bozo Çetesi İslahiye tarafın giderek demiryolu inşasında çalışan işçileri ve Alman mühendis ve teknik elemanları rahatsız etti.
Bu defa her iki çeteyi etkisiz hale getirmek için jandarma kuvvetleri, İslahiye istikametine gönderildi. Pazarcık'ta 17 Şubat 1918'de asayiş ve güvenlik sağlanamadı.
Halk eşkıyanın yok edilmesini istiyordu. Bunun üzerine XII. Kolordu Kumandanlığı, Takip Tabur Kumandanlığının derhal eşkıyayı takip etmesini emretti.
Takip Tabur Kumandanlığı 20 Şubat 1918'de derhal harekete geçti. Taburun Pazarcık'a nakli için menzil müfettişliği aracılığıyla yardım edildi.
Eşkıyanın elebaşlarından Maraş'lı Oseb Hoca, takibat sonucu 2 Nisan 1918'de İntilli Köyü'nde tutuklandı.

Bahçe ile Hasanbeyli arasındaki dağlık arazide yapılan aramada bir sandık mavzer mermisi ele geçirildi.
Aslen Maraş'ın Kuyucak mahallesinden olan ve Ravan Üçüncü İnşaat Taburu elemanı olarak çalışan Artinoğlu Oseb'in işinin başında çalışırken değil de Adana'da eşkıyalık yaparken yakalanması oldukça düşündürücüydü.
Askerin ciddi bir şekilde aramasından rahatsız olan bazı Ermeniler, çeşitli mazeretler beyan ederek başka yerlere gitmek istediler.

Mesela aslen Mersinli olup Maraş'a sürgün olarak gönderilen 1878 doğumlu Elyasi Abraham, 2 Mayıs 1918 tarihli dilekçesi ile hasta olduğunu ve içinde bulunduğu sıkıntılı durumu anlattı.
Hasta olduğunu bahane ederek tedavi olmak amacıyla İstanbul veya başka bir yere gönderilmesini istedi.Konu üzerinde hassasiyetle durulduğundan adı geçenin durumu ve talebi Adana'da bulunan 12. Kolordu Komutanlığına bildirildi.
1916-1917 yılları arasında Bahçe, İslahiye, Haruniye (Düziçi) ve Maraş bölgesinde etrafa korku saçan Ermeni Eşkıyasının toplam sayısı 37 idi.

Eşkıya Maraş çevresindeki dağlık arazide geziyor ve halka düşmanca davranıyordu. Söz konusu bu eşkıyanın 30 kişilik bir grubu Nisan 1918'de Ördekdede Köyü'nü bastı.
Aynı eşkıya Nisan-Mayıs 1918 tarihlerinde Pazarcık'a bir çok saldırıda bulundu.
Yapılan müsademelerde bunlardan 18'i ölü olarak ele geçirildi.
Sağ kalan 19 eşkıya dağa kaçtı.
2 Temmuz 1918 Salı gecesi 30 kişilik Ermeni çetesi Bahçe ve İslahiye kazaları arasında bulunan birkaç köyü yakıp yıktı.
Bir miktar para ile halkın malını gasp etti.

Çeteleri takip için İslahiye'de temin edilen 40 kişilik Nizamiye Müfrezesi, eşkıyayı takip etti ise de sarp ve dağlık arazide gizlendiklerinden yakalayamadı.
Maraş, Antep ve Besni'de de Ermeni çeteleri takip edildi.
Takibattan kurtulan Ermeni çeteleri ve işçileri çevrede halka her türlü kötülüğü yapmaya devam etti.

Halka zulüm yapmaları sebebiyle dağa çıkmayan Ermeni işçilerin de bu bölgeden uzaklaştırılması Harbiye Nezareti'nden istendi.
Bilhassa İslahiye ve Osmaniye arasında dağlık kısımda çalıştırılan işçilerin buradan uzaklaştırılmasının üzerinde ısrarla duruldu.

Çünkü devam etmekte olan olayların önlenmesi, bu olaylara katılanların men edilmesiyle mümkündü.
Yapılan talep üzerine vilayet jandarma müfrezeleri, İslahiye ve Osmaniye arasındaki demir yolunu koruma altına aldı.
Bölgede bulunan Ermeni Çeteleri ve işçileri tutuklanarak buradan uzaklaştırıldı.

ÇETELERİN ORTADAN KALDIRILMASI
20-30 Eylül 1918 tarihleri arasında İngilizlerin Mersin ve Antalya limanlarından karaya asker çıkaracağı bu amaçla 5.000 Ermeni ve 2.000 İngiliz askerini toplandığı, İngilizlerin Kıprıs'ta toplanan gönüllü Ermeni askerleriyle Maraş, İslahiye ve Osmaniye civarında bulunan Ermeni çetelerine yardım edeceği haber alındı.

Bu gelişmelerden cesaret alan Ermeni çetelerin en büyük amacı demiryolu tünelleri ile imalat sanayini ortadan kaldırmaktı.
Yaklaşık bir yıldan beri Maraş, İslahiye, Osmaniye ve Bahçe arasında gezen ve halka her türlü eziyet eden her tabur eşkıyayı takip etmeye elverişli askerlerden 20 er çıkaracak.

Askerin her türlü ihtiyacı tam olarak karşılanacak.
Her askere 2 çift çarık verilecek.
Her askerin üzerinde 120 fişek bulunacak.
Askerin erzak ve cephanesini taşımak üzere yanlarına 2 mekkare (yük hayvanı) verilecek.

Hattı Muhafaza Bölüğü, İmalat sanayini ve demiryolu tünellerini koruyacak.
Akyar Köyü'ndeki 2 tabur derhal Kısık Boğazı'na gidecek.
Kısık Boğazı'ndaki siperler tamir edilecek.
Karakolların kuvvetleri artırılacak.
Askere hiçbir surette izin verilmeyecek.
Ermeni Çetelerine yardım eden İngilizlerin Mersin ve İskenderun'dan yapacakları çıkarmayı önlemek amacıyla sahildeki güvenlik kuvvetleri takviye edilecek.
Yukarda belirtilen hazırlıklar tamamlandıktan sonra harekat başladı.

Buna göre : Osmaniye'de ikmal edilen Müfreze 29 Temmuz 1918 gecesi Cebel-i Bereket (Osmaniye) merkezi olan Yarpuz'a hareket ederek burada toplandı. Mevcut kuvvet ihtiyaca göre taksim edildi.

Hasanbeyli'nin güneyindeki Gürpınar ile İslahiye'nin güneyindeki Beypnar arasındaki bölge arındı ve Gavurdağı (Nurdağı) bölgesine ait tedbirler alındıktan sonra İslahiye'nin güneyinde ve Germencik civarında toplanıldı.
Buradan sonra kuvvetler kollara ayrıldı.
Bir kol Alacakilise, bir kol Sabundere, bir kol Kartaldağ ve bir kol da Büyükdağ istikametine devam etti.
Bu işlemlerden sonra kollar, Katırkale ile Ökkeşbaba arasındaki bölgeden kuzeye doğru hareket etti ve Gavurgölü tamamen arandı.

Eloğlu'nun güneyindeki Çakmaktepe yakınından dağa çıkıldı.
Değişik kollarla Çomruk Köyü istikametinde yürüyüşe devam edildi. Bundan sonra Kömürler (Nurdağı) ve Eloğlu (Türkoğlu) arasındaki dağlık bölge ile Bahçe ve Küçük İntilli Köyü istikametine hareket edildi.

Kollara ayrılan ve arama yapmak amacıyla dağılan kuvvetler daha sonra İslahiye'de toplandı.
Bu çok geniş ve kapsamlı arama esnasında köylerde bulunan herkese adil ve insanca muamele yapıldı.
Zanlılar sıkıştırıldı ve suçlu bulunanların elleri kelepçelenerek Osmaniye'de bulunan fırka karargahına getirildi.

Takibat esnasında çetelerin Maraş, Pazarcık ve Kilis taraflarına kaçma ihtimalleri olduğundan bunu için de gerekli önlemler alındı.

Alınan tedbir gereği Kilis Jandarmaları, Kilis'in batısında Pazarcık Jandarma ve milisleri, Pazarcık. Aksu, Aşağı Pazarcık'ta Maraş jandarmaları da Eloğlu'nda bulunduruldu.

Ayrıca Cebel-i Bereket Mutasarrıflığı'na, İslahiye ve Bahçe kaymakamlıklarına harekatın başlamasıyla ilgili ayrıntılı bilgi verildi. Ermeni eşkıya ve çetesi, Osmanlı askeri elbisesini giyerek arazide gezdiklerinden kendilerini takip eden müfrezeyi aldatarak kurtulabiliyorlardı.

Bu sebeple hareket halinde olan müfrezenin, Maraş, Pazarcık ve Kilis'ten gönderilen jandarma ve milislerle karşılaşma ihtimali vardı. Bu karışıklığa meydan vermemek ve müfrezelerin kendi aralarında meydana gelebilecek muhtemel bir çatışmayı önlemek için Maraş, Pazarcık ve Kilis'ten toplanan müfrezelerce bilinen ve tanınan İbrahim Bey görevlendirildi.

Müfrezeler arasındaki haberleşme İbrahim bey tarafından jandarma şifresi ve aralarında önceden belirlenen parola ile yapıldı.
Cebel-i Bereket bölgesinin merkezi olan Yarpuz'da toplanan müfreze 20 Temmuz gecesi Gavurdağı mıntıkasını aramaya devam etti ve İslahiye civarında bulunan müfreze de 19 Temmuz sabahından itibaren harekete başladı.

Ermeni işçilerinin bulunduğu bölge tamamen arandı. 15'er kişilik gruplar halinde gezen 80 kişilik bir Ermeni Çetesinin ardına düşüldü. Büyük müfrezenin sol kolu Pazarcık'a hareket etti.
Bu takibat sırasında Ermeni Çetesinden olan ve Gavurdağı'nda dolaşan Mardoros adında bir ermeni tutuklanarak Osmaniye'ye gönderildi.
Bunlarla birlikte daha önce tutuklanan Ermenilerin ifadeleri alındı. 28 Temmuz 1918 sabahında Haruniye civarında bir köye ekmek almaya gelen Ermeni eşkıyası askerler tarafından öldürüldü.

Bunu haber alan civarındaki köy ve ormanda gizlenen Ermeni eşkıyası firar etti. Yine aynı sabah İslahiye'nin kuzeydoğusunda Paşa Çifliği'nde 20 Ermeni Çetesiyle karşılaşıldı.
Eşkıya ile göğüs göğüse çarpışıldı. Çarpışmada eşkıyanın önde gelen adamlarından Manukyan ile Hasanbeyli Kabiryum öldürüldü.

Müfrezeden ise bir er bıçakla şehit edildi. Öldürülen Ermeniler üzerinde 350 Osmanlı lirası, bir çift küpe, 2 mecidiye, bir saat kordonu çıktı. Kullandıkları iki adet Alman yapımı silah ele geçirildi. Ele geçirilen bu paralar ve eşyalar eşkıya takibatında büyük yararlılık gösteren askerlere verildi. Savaş yıllarında Pazarcık'ta Bozo çetesi kuruldu.

Bu çete etrafına topladığı insanları Türkler aleyhine sevk etti. Savaşın kıritik günlerinde Bozo Çetesi'nin silahlı saldırısı ve katliamı Türk askerinin işini zorlaştırdı ve İtilaf Devletleri ile onlara yataklık eden Ermenilerin faaliyetlerini kolaylaştırdı.
Bozo Aşiretinin desteği ile güçlenen Bozo Çetesini Ermeniler destekledi.
Bu çete kısa zamanda Maraş'ın doğu ve güneyinde etkili olduğu gibi Güllo Çetesi'nin de desteğini aldı.
Eşkıya üzerine asker gönderildi.
Çetenin Beslendiği kollar tutuldu.

Osmanlı askeri elbisesi giyerek halkı aldatan, demir yolunda gündüz işçi olarak çalışan ve gece eşkıyalık yapan Ermenilerle irtibat kuran, Maraş, Pazarcık, İslahiye, Nurdağı ve Bahçe güzergahında etkili olan Bozo Çetesi 1918'de ortadan kaldırıldı.

CUMHURİYET DÖNEMİ
Bugünkü İlçe Merkezinin Gelişimi:
Yukarı Pazarcık'ın 3 km kuzeydoğusundan geçen demiryolu istasyonunun çevresinde bir mahalle vardı.
Demiryolu ulaşımının önem kazanması ile bu mahalle gelişerek asıl kent durumuna gelmiştir.

1877'de kaza merkezi durumuna gelen Pazarcık'ta, 1917'den itibaren belediye teşkilatı kuruldu. 1933'te hükümet binasının ihtiyacı karşılayamayacak kadar yetersiz olması sebebiyle, dönemin kaymakamı Nurettin Aydın ve hükümet erkanı, yeni bir hükümet konağı yapılması için harekete geçmiştir.

Daha sonra ilçenin 3 km batısından geçen demir yolundan yararlanmak için, istasyon civarındaki "Kızıl Ziyaret" mevkiine hükümet konağı yaptırılmış ve kaza merkezinin buraya nakledilmesi uygun görülmüştür ( 1938 ).

Günümüzde ise Bağdın-ı Sağır' denilen yere Eski Pazarcık;
1938'den sonra kurulan Pazarcık'a ise Yeni Pazarcık denmektedir.

1941'de ilçe merkezi bugünkü yerine nakledilmiştir.
1941 yılında Pazarcık, o zamana kadar idari yönden bağlı olduğu G.Antep'ten ayrılarak Kahramanmaraş'a bağlanmıştı.

PAZARCIK'TA BULUNAN TARİHİ ESERLER

Şallıuşağı Köyü sınırları içerisinde Roma Devri'ne ait
"Köroğlu Kalesi"

Yukarı Pazarcık mevkiinde bulunan
"Kırk Mağaralar"

Pazarcık İlçesi'nin bulunduğu alanın çok eski bir yerleşim yeri olduğu, bölgede görülen tarihi kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Eski ilçenin kuzeydoğusunda sıralı tepecikler üzerinde yerleşim merkezi olarak kullanılan kayalardan oyulmuş çok sayıda mağara mevcuttur.
Mağaraların çokluğu nedeniyle bölge, "Kırk Mağaralar" olarak anılır.

Bu tarihi kalıntılar M.Ö. 3500-4000 yılları arasında bölgenin önemli bir yerleşim merkezi olduğunu kanıtlamaktadır.

İlçenin birçok köyünde, bu tip mağaralara rastlamak mümkündür.

Bölge, M.Ö. 2000-700 yılları arasında Asurlular ile Hititliler (Etiller) arasında sınır teşkil etmiştir.

Kahramanmaraş Müzesi'ndeki "sınır taşı" o devre ait canlı bir örnektir.

Turunçlu ve Ufacıklı Köyü yakınlarındaki Mezar Şapelleri.

Höyükler (Pınarhöyük, Sarıerik, Osmandede, Hanobası, Karahöyük ve Turhun )


 
  42632 visiteurskisi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol